23 Kasım 2015 Pazartesi

Hattat Mustafa Râkım Efendi,Ordu,Ünyevi

Hayatı hakkında sınırlı bilgilere sahip olduğumuz Mustafa Râkım Efendi, bugün Ordu İli'ne bağlı Ünye İlçesi'nde 1171/1758 yılında dünyaya geldi. Babası Mehmed Kaptan'dır. İlköğrenimini memleketinde tamamladıktan sonra, tahsilini ilerletmek maksadıyla İstanbul'a geldi, İstanbul'a kaç yaşında geldiği belli değildir.  İstanbul'da ağabeyi İsmail Zühdî'nin himayesinde ilmî tahsiline başladı. Ayrıca sanata, bilhassa hüsn-i hatt'a karşı merak ve kabiliyeti sebebiyle önce ağabeyi İsmail Zühdî'den sülüs ve nesih yazılarını meşk ederek icazetini  1769'da on iki yaşında aldı.İcazet aldığında kendisine "Râkım" mahlâsı verildi. III. Derviş Ali'den de yazı meşk etti. Bu arada ilmî tahsilini de tamamlayarak, İlmiye İcazetnamesini aldı. Mustafa Râkım, hafız ve müderrislik unvanlarını imzalarında kullanmıştır.Ayrıca resme karşı alâkalı ve başarılı bir ressamdı.Yaptığı resim, reisü'l-küttâb Râtip Efendi vasıtasıyla III. Selim'e takdim edildiğinde resim çok beğenildi ve padişahın resmini yapması emredildi.Resmi yapıp padişaha takdim ettiğinde, H. 1203 tarihinde müderrislik payesi verildi. Râkım Efendi'nin vefatı dolayısı ile yazılan uzunca bir şiirde bu resme işaretle şu beyit söylenmiştir.Yaptığı resmin Selîm-i sâlisin canlı sanıp,Görse Behzâd-ı şehîr mutlak düşerdi hayrete                                                                                                                              
Yine bu vesile ile Hattat Râkım Efendi'ye sikke ressamlığı ve tuğrakeşlik görevi verildi.24 Devrin ileri gelenleri ile olan münasebeti dolayısıyla, onların çocuklarına yazı dersleri verdi. Hattat Râkım'ın Sultan II. Mahmud'a yakınlığı ve ona hat dersleri vermesi, padişah olmasından sonradır.Daha önce de belirtildiği üzere Râkım Efendi, Râtib Efendi'ye intisabı ile devlet ileri gelenleriyle münasebet kurdu. Yazıcı Mehmed Münîf Efendi ve Reisü'l-Küttâb Reşîd Efendi, münasebet kurduğu kişilerdendir.26 Yazıcı Mehmed Münîf Efendi vasıtasıyla Padişah III. Selim ile tanışır.27 İlk resmî görevini de bu vesile ile otuz yaşında müderris olarak alır.28 Konu ile alâkalı tahminî 1223/1808 tarihli, BOA'nde bulunan bir belge özetle şöyledir :

            "... bundan mukaddem mühr-i Hümâyunumu tersîm eden hafız Mustafa hattat Râkım Efendi bir marifetli adam olmakla medresesini bir iki rütbe tebdilini irade eyledim idi. Takaddüm-i vizrinden ictinâben kadrine riayet olunamamış idi, bu takdirce teşvikan li'l-meârif merkumu dahi beyne'l-akrân mesrur eylemek lâzımdır."29

            Bu arada kendisine Sikke-i Hümâyûn ressamlığı ve tuğra tanzimi görevi verilir.30 1224/1809'da İzmir mevleviyeti, 1229/1814'te Edirne pâyesi, 1231/1816'da Mekke pâyesi, 1233/1818'de İstanbul pâyesi, 1235/1820'de Anadolu pâyesi ve nihayet 1238/1822'de Anadolu sadâretine tayin olunur, 4 Rebîulevvel 1239/8 Aralık 1823 Pazartesi gününe kadar bu görevde kalır.31

            Kendisi Saray'a intisabı dolayısıyla çok rahat bir hayat geçirmiştir. Özellikle Sultan II. Mahmud devrinde epey rağbet gören Râkım Efendi, devamlı Saray'a davet edilir, Padişah kendisi ile yazı meşk ederdi. Saray'dan ayrılırken de kendisine, bohçalar içinde kumaşlar ve altınlar ihsan olunurdu.  Şehsuaroğlu'nun kaynak vermeden belirttiğine göre; 1225/1810 Rebîulevvel'inde mevâlî'den, Râkım Efendi'ye (bâ emr-i hümâyun) 250 rubiye altın verilmişti. Aynı senenin Şevvâl'inde ise Saray'dan ayrılırken, kıymetli giyecekler hediye edilmişti. 1229/l 814 Receb'inde de Râkım Efendi'ye saraydan kıymetli giyecekler hediye edilmiştir.35 Sultan II. Mahmud, Râkım Efendi'yi bir saraylısı, Emine Hanım36 ile evlendirmiş, fakat çocukları olmamıştır.

            Vefatı

            Hayatının sonlarına doğru felç geçiren Mustafa Râkım Efendi, 15 Şa'ban 1241 (25 Mart l826) Cumartesi günü vefat etmiştir.38 Vasiyeti üzerine Fatih - Karagümrük'te Atikali Paşa Câmîi'nin yanındaki arsaya defnedilmiştir. Sonradan mezarının üzerine hanımı tarafından bir türbe ve yanına da medrese39 inşa olunmuştur.

            Türbeye daha sonra talebesi ve azatlı kölesi Hattat Hâşim Efendi de defnedilmiştir. Râkım Efendi'nin mezarı sanduka, Hâşim Efendi'ninki ise üstü açık mermer lahit şeklindedir. Bu türbe kitâbesinin dikkat çeken yönü, kitâbe sonunda yine Râkım imzasının ve H. 1241 tarihinin bulunmasıdır. Kitâbeyi Râkım'ın, vefatından önce yazdığı, ketebesini dahi kendisinin koyduğunu iddia edenler yanında, yazı ve ketebenin talebesi Hâşim Efendi'ye ait olduğunu ileri sürenler vardır. İstanbul Türk veİslâm Eserleri Müzesi'nde Râkım kalıpları üzerinde çalışırken, türbe kitâbe kalıbı ile, Nakşıdil Türbesi ve Nusretiye Câmîi kalıpları karşılaştırılarak şu neticeye varılmıştır : Türbe kitâbesindeki harfler üslûp olarak, Nakşıdil Türbesi yazılarındaki harflere daha yakın, fakat Râkım türbe kitâbesi harfleri az da olsa kalınca; Nusretiye Câmîi kuşağı harfleri, Râkım Türbesi kitâbesi harflerinden daha tokça olmasına karşılık, türbe kitâbesinden satır yüksekliği 10 cm daha kısadır. Bu tetkiklerimiz sonucu Râkım talebesi Hâşim Efendi'nin, türbe kitâbesini, çeşitli Râkım yazıları kalıplarından derleme suretiyle tertip etmiş olabileceği kanaatine varılmıştır.

            Mustafa Râkım için, A. Süheyl ÜNVER önderliğinde, Topkapı Sarayı Türk Minyatürü ve Tezyinatı Atölyesi'nde, ölümünün 128. yıldönümü münasebetiyle 23 Mart 1954'te bir anma toplantısı düzenlenmiştir. Toplantıda eserleri hakkında dinleyicilere bilgiler verilmiş ve hâtırası yâdedilmiştir. Ayrıca merhum Ünver bu yıldönümü münasebetiyle, Mustafa Râkım için bir hâtıra defteri hazırlamıştır. Bu deftere Ünver, İsmail Zühdî ve Mustafa Râkım'ın minyatürlerini çizmiştir. Bir kadirşinaslık olarak günümüzde Fatih Karagümrük'te türbesinin bulunduğu mahalle yakın bir yerdeki ilköğretim okuluna "Hattat Râkım İlköğretim Okulu" ve türbesinin bulunduğu sokağa "Hattat Râkım Sokağı" adı verilmiştir.

            Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi'nde, Mustafa Râkım'la alâkalı iki adet arîza bulunmaktadır. Bu arîzalardan biri Sultan II. Mahmud'a takdim edilmiştir. Râkım'ın san'at kudretinden bahseden bu arîzadan yeri gelince bahsedilecektir. Diğeri ise, katalog fişinde belirtildiğine göre, 1220/1805 yılında, Sultan III. Selim'e takdim edilmiştir.Mustafa Râkım bu arîzada, Bursa Nilüfer Hatun mütevellisi iken, bu görevin Hacı Hasan isimli bir başka şahsa verildiğini, dolayısıyla mağdur edildiğini mütevelliliğin yine kendine tevcihini istemektedir.










































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder