Türk mûsikîsi ile hat san'atlarında altın çağın idrâk edildiği XIX. Asırda bestekâr, neyzen, hânende, devlet adamı ve hattat olarak büyük bir şöhrete sâhip olan Mustafa İzzet Efendi, Tosya'da dünyâya geldi. Babası Destan (Destbân veya Bostan) Ağazâde Mustafa Ağa'dır. Anne tarafından soyu Tophâne Kâdîrîhâne dergâhı mezarlığında medfun peygamberimiz neslinden İsmâîl-i Rûmî'ye ulaşır. Babasının ölümü üzerine annesi, Mustafa İzzet Efendi'yi tahsil için İstanbul'a gönderdi. Fâtih Başkurşunlu Medresesinde Arapça ve dînî ilimleri öğrenmeye başlayan İzzet Efendi, sesinin güzelliği ve mûsikîye olan merâk ve kâbiliyeti sebebiyle, Kömürcüzâde Hâfız Şeydâ'dan mûsikî meşketti. Bir Cuma günü Hidâyet Câmii'nde müessir, dâvûdî bir ses ve güzel bir edâ ile okuduğu Na't-ı Şerîf'i çok beğenen pâdişah II. Mahmud, Silâhtar Gazî Ahmed Paşazâde Ali Paşa'ya onun san'at öğrenimi ve terbiyesiyle alâkalanmasını emretti. Sultânın bu irâdesi üzerine Ali Paşa, bir müddet İzzet Efendi'yi kendi dâiresine alarak saray için yetiştirdi. Ali Paşa'nın yanında gördüğü bu tahsil ve terbiyeden sonra, Galatasaray'ına alınan İzzet Efeni üç yıl Galatasaray'ında ilim ve mârifetini daha da geliştirdi. Bu esnâda kudretli bir hattat, iyi bir hânende ve usta bir neyzen olarak kendini gösterdi. Bu hünerleri sâyesinde şöhreti saraya kadar aksedince Enderûn-ı Hümâyun'a alındı. Sarayda pâdişâhın ihsâna gark ettiği Şâkir Ağa, Dellâlzâde İsmâil Ağa, Suyolcu Sâlih Efendi, Kömürcüzâde Hâfız Efendi, Basmacı Abdi Efendi gibi kudretli bir san'atkâr kadrosu içinde mûsikî bilgisini ve hünerini geliştirme imkânı buldu. Pâdişâhın huzûrunda yapılan fasıllara hânende ve neyzen olarak iştirâk etti. Sarayda san'at hayâtının en olgun çağını idrâk eden İzzet Efendi, Türk mûsikîsine olan vukuf ve yüksek san'at anlayışı sebebiyle bütün san'atkârların hürmet ve takdirlerini kazandı.
Mûsikîde olduğu gibi Hat San'at târihinde en önemli bir mevki işgal eden İzzet Efendi, sülüs ve nesih yazılarını Çömez Mustafa Vâsıf Efendi (ö. 1269/1853)'den, nesta'lîk yazısını da Yesârîzâde (ö. 1265/1849)'den öğrenerek me'zun oldu.
İlim ve san'atı, kâmil bir insan olma yolunda vâsıta kılmış olan İzzet Efendi, etrâfının iltifat, îtibar ve alkışlarını kendisine sağlanan ikbal ve yüksek mevkileri, tasavvuf terbiyesinden aldığı prensiplerle arka plana atmayı bilmiş bahtiyarlardandı. Fakat zamanla saray hayâtından iyice sıkılan İzzet Efendi, hacca gitmek için izin istedi. 1246/1830'da müntesibi olduğu Nakşî şeyhlerinden Ali Efendi ile berâber hacca gitti. Mekke'de bir müddet Şeyh Mehmed Can Efendi'nin hizmetinde bulundu ve onun yanından seyr ü sülûkünü tamamladı. Dönüşte ilim muhitlerinden istifâde maksadıyla yedi ay Mısır'da kaldı. İstanbul'a döndükten sonra Mahmud Paşa Hamamı yakınlarında bir ev satın olarak yerleşti ve özlemini çektiği, saraydan uzak, dervişâne bir hayâta başladı.
Bir Ramazan günü Bâyezid Câmii'nde kâmetini dinleyen pâdişah II. Mahmud: "Kâmet alan kimdir?" diye sordu. Bunun üzerine: "Bir Özbek dervişidir" diye arzettiler. Pâdişah: "Mustafa Efendi'nin sesini ben tanımaz mıyım, beni mi aldatıyorsunuz?" dedi. Kendisini terkederek, derviş kıyâfetinde dolaşmasına son derece müteessir olan pâdişah onun cezâlandırılmasını istedi ise de sonra affetti. Tekrar saraya alınan İzzet Efendi, huzur fasıllarına bâzen ney üfleyerek bâzen de sesiyle katıldı. II. Mahmud'un ölümünden sonra, Eyyüb Sultan Câmii hatipliğine tâyin edildi. 1261/1845'de de I. Sultan Abdülmecid'e ikinci imam oldu. Sırasıyla Selânik, Mekke, İstanbul ve Anadolu Kazaskerliği pâyesi verildi. Daha sonra şehzâdelere yazı ve bedi Besmele hocalığı, Nakîbü'l-Eşraf ve fiilen Rumeli Kazaskerliği yaptı. Halim velîm, vakur, zarif, nüktedan ve âbir bir zat olan İzzet Efendi'nin şiirleri de vardır.
27 Şevval 1293/1876'da vefât eden İzzet Efendi, Tophâne'de Kâdirîhâne hazîresine defnedildi. Mezar kitâbesi talebesi Muhsinzâde Abdullah Bey tarafından yazılmıştır.
Dînî ve lâdîni mûsikî formlarından yirmi üç eseri zamânımıza kadar gelmiş olan İzzet Efendi, sülüs ve nesih yazılarında zamânının şeyhi ve Hâfız Osman'ı kabul edilir. Celîde zaman zaman Mustafa Râkım yolunda da eser vermekle berâber, kendine mahsus bir üslûba sâhiptir.
İzzet Efendi'nin on bir Kur'ân-ı Kerim, iki yüzden fazla büyük ve küçük boy hilye (TİEM, 408 numarada kayıtlı Kur'an-ı Kerîm, TSMK. GY. Biri 379 numarada kayıtlı 1287 târihli yazdığı büyük boy hilye ile 1243 numarada kayıtlı 1293 târihli büyük boy hilye bu sâhadaki eserlerine örnek olarak gösterilebilir), on beş kadar Delâilü'l-hayrat otuzdan fazla enâm, sayısız murakkaâr ve kıt'ata, Ayasofya Câmii'nin 7.5 m çapında büyük, dâirevî, celî sülüs çehâr-ı yâr levhaları, Bursa Ulu Câmii'nde iki büyük levha, İstanbul'da Hırka-ı Şerif Câmii, Dolmabahçe Sarayı, Ali Paşa Mescidi, Harbiye Nezâreti (İstanbul Üniversitesi) tak kapısının iç tarafındaki celî nesta'lık kitâbe yazıları, Ayasofya Hünkâr Mahfili, Bâbıâli Nallı Mescid, Mısır'da Mehmed Ali Paşa Türbesi kitâbeleri, Washington'da 1269'da Sultan Abdülmecid tarafından hediye edilmiş Râkım imzalı tuğra altında iki satır celî nesta'lik, zafer âbidesi kitâbe yazısı, Ayasofya, Hırka-i Şerif, Büyük Kasım paşa, Küçük Mecidiye, Sinan Paşa, Yahyâ Efendi câmileri celî sülüs, nur âyeti kubbe yazıları san'at dünyâmıza bıraktığı eserleri arasında zikredilebilir. Harf inkılâbından önce matbaalarda kullanılan hurufat Kazasker'in eseridir. Ayrıca Keşfü'l-İrâb ve Avâmil Muribî adlı iki telifi vardır. Mûsikide Tarz-ı Cedîd makâmı onun terkîbidir.
Hat san'atı sâhasında yetiştirdiği talebelerinden Mehmed Şevket Vahdetî (ö. 1288/1871); Şefik Bey (ö.1297/1880); Muhsinzâde Abdullah Bey (Reîsü'l-hattatîn) (ö. 1317/1899); Abdullah Zühdî Bey (ö. 1296/1879); Hasan Rızâ Efendi (ö. 1338/1920); Kayışzâde Burdurlu Hâfız Osman (ö. 1311/1894); Mehmed İlmî Efendi (ö. 1342/1923); Mehmed Hilmi Efendi (ö. 1318/1900); Hafız Hasan Sırrî (ö. 1325/1907); Hafız Hasan Tahsin (1331/1916) Siyâhî Selim efendiler önde gelen hattatlardandır. (1)
1-İbnülEmin, Son Hattatlar, s. 158-166; A. Süheyl Ünver, Hattat Mustafa İzzet ve Eserleri, İstanbul 1953; Tayyarzâde Ahmed Ataullah, Atâ Târîhi, İstanbul 1291, c. III, s. 16; Uğur Derman, Türk San'atının Şâheserleri, s. 28; İbnülemin, Hoş Sadâ, İstanbul 1958, s. 225; Yılmaz Öztuna Türk Mûsikîsi Ansiklopedisi, c. II, s. 48, 49; Abdurrahman Şeref, Târih Musâhebeleri, s. 314-318; Letâif-i Enderun, s. 189, 278, 465; Mehmed Süreyyâ, Sicil, s. 462, 463; Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri, c. II, s. 329, 330; Habib, Hat ve Hattâtân, s. 155-176; Fâik Reşad, "Kazasker Mustafa İzzet Efendi" Hazine-i Fünûn, İstanbul 1313, sy. 11, s.93.